Ertugrul Bircan Copur

September 13, 2021

2021'den kimi albümler - 13 Eylül

Merhabalar.

Maalesef ki yine uzun bir aradan sonra yeni bir nüshayla karşınıza çıkabiliyorum ancak. Eylül ayı başında şehir değiştirip birkaç yıldır yaşadığımız yüz elli bin nüfuslu şehirden (umarım ki uzun soluklu olarak) Berlin'e taşındık ve bu da beraberinde (hala sona ermeyen) koşturmacalar getirdi. Bu koşturmacalar birçok büyük grubun albüm çıkarttığı bir döneme denk gelince ve müzik dinleme fırsatım normalden çok daha az olunca ben de önceliği bu gruplara vermek durumunda kaldım ve bir kez daha bülten biraz bilindik grupların yeni albümleri hakkındaki zevzekliklerim tekrarına düştü. En azından içerikteki albüm sayısını biraz arttırıp çoğunu aradan çıkartayım dedim; böylece sonraki sayılarda tekrar daha az duyulmuş, elemanlarının anasının babasının bile dinlemediği gruplara dönebiliriz.

İyi okumalar, ve henüz abone değilseniz bu sayfada bir yerlere email adresini bırakmayı ihmal etmeyiniz.
Yolunuz Berlin'e düşecek olursa da yine buralarda bir yerde Twitter adresim olacak - yazın edin ki iki bira tokuşturalım.

a3222518906_10.jpg


GROZA - The Redemptive End (bandcamp)

Bir grubu çok sevip onlardan ilham almak müzik üretmenin büyük bir parçası elbette. İlham kaynağı bir grubun bir şarkı ya da albümünün adını alıp kendi grubuna vermek de benim sevdiğim bir ithaftır çoğu zaman. Kağıt üzerinde bunlara hiçbir itirazım yok yani, onu demeye getiriyorum. GROZA biraz bu tarz işlerin suyunu çıkartıyor ama açık konuşmak gerekirse. MGŁA’nın bir albümüyle aynı adı taşıyan grup aynı zamanda MGŁA gibi giyiniyor, onlarla aynı temada sözler yazıyor ve onlar gibi müzik yapıyor. Tüm bunları bir kenara bırakınca „The Redemptive End" gayet güzel bir albüm - bence üç yıl önce çıkarttıkları „Unified in Void“ de öyleydi; ama mesela Metal Archives'a bakarsanız o albüme yazılan üç kritiğin de sıfır puan aldığını görebilirsiniz. Birçok dinleyiciyi beni ettiğinden daha fazla rahatsız ediyor belli ki. Görüyorsunuz ki grup ve müziği hakkında MGŁA seviyorsanız dinleyin yazmaktan başka pek de laf edemedim. Öyle işte.

a2131978475_10.jpg


UNREQVITED - Beautiful Ghosts (bandcamp)

İlk albümü „Disquiet“tan beridir severek, ama açıkçası ilgimi adım adım kaybederek takip ettiğim UNREQVITED’ın son albümü „Beatiful Ghosts“ da grubun post-rock, shoegaze çizgisini bozmadan devam ettiği bir albüm. Albümler geçtikçe miktarı azalan black ilhamları artık iyice odaktan uzaklaşmış - „Beautiful Ghost“ iyiden iyiye sevgi, aşk temalı, biraz kelebekli bir iş olmuş. Bu tabii ki albümün otomatikman vasat ya da zayıf olduğu anlamına gelmiyor. Gelmiyor gelmesine de, müziğin etrafındaki ilhamlar azaldıkça bestelerin hareket alanları da bir miktar daralmış. Yine de zaman zaman „Disquiet“ı ilk dinlediğimde aklımı başımdan alan deha fışkırıyor albümden. Neoklasik etkileşimler parlıyor, piyano partisyonları bir anda müziği bambaşka bir düzeye çekiyor ve bu tek kişilik proje kendine nasıl bir isim yapmayı başardığını hatırlatıyor. Bence grubu dinlemeye buradan başlamayın daha önce dinlemediyseniz; ama yine de „Beautiful Ghosts“a bir şans verin bir ara.

a1581336150_10.jpg


HEAVY TEMPLE - Lupi Amoris (bandcamp)

Bu albümüyle tanıdığım HEAVY TEMPLE, Amerikalı üç kişilik bir doom/stoner grubu. Bu şekilde çekirdek bas-gitar-davul gruplarına karşı zaten ufak bir zaafım var ve „Lupi Amoris“ de bu zaafı iyi kullandı. Oldukça saykedelik tadlar da barındıran albüm, özellikle ELDER gibi dinleyiciyi gitarın üzerine bindirip yolculuğa çıkartan grupları sevenler eminim ki buradan da bir gezinti çıkartacaklardır.

a2450807806_10.jpg


WOLVES IN THE THRONE ROOM - Primordial Arcana (bandcamp)

WOLVES IN THE THRONE ROOM’u çok severim. Kısa süreli ambient deneylerini geride bırakıp da „Thrice Woven“ gibi kendi çizgilerini iyi temsil eden bir albüm çıkarttıklarında da epeyce sevinmiştim. „Primordial Arcana“ için de o albümden daha iyi ya da daha kötü diyebilir miyim emin değilim. Gayet taş gibi bir atmosferik black metal albümü ortaya çıkartmayı başarmış kurtlar; fakat açık konuşmak gerekirse biraz da fazla güvenli bir iş yapmışlar. „Thrice Woven“ bir kendi formlarına dönüş albümü olduğu için çok fazla eleştirilmesine gerek yoktu ama bu defa da tamamen aynı çizgide bir albüm gelmesini pek beklemiyordum, biraz daha ilerleme beklerdim. Bu cümleleri yazarken biraz da kendime kızıyorum o da ayrı, mis gibi iş çıkartmışlar otur dinle diye. Oturup dinleyeyim sahiden bari.

a3286857940_10.jpg


DEAFHEAVEN - Infinite Granite (bandcamp)

„Infinite Granite“, arkasındaki gruba ya da o grubun önceki işlerine takılmazsanız baya iyi bir post-bir şeyler albümü. Ve belki de aslında albümleri bu şekilde değerlendirmek daha adil; ama duyguları, tercihleri olan bireyler olarak her zaman her şeye bu şekilde bakamıyoruz. Dolayısıyla da „Ordinary Corrupt Human Love“ gibi bayıldığım bir albümden sonra „Infinite Granite“ beni çok fazla etkilemeyi başaramadı. Bence DEAFHEAVEN müziğinin en etkileyici yanı olan bir duygunun birikip, hiddetlenip nihayetinde bir gayzer gibi patlaması burada daha ender rastlanan bir olaya dönüşmüş. Ne olursa olsun grup çok iyi müzisyenlerden oluşuyor ve müziklerindeki o aradığım hiddeti azalttıkları zaman dahi bir başka türlü yakalamayı başarıyorlar dinleyiciyi. Birkaç cümle önceye dönecek olursam yine de, herkes gibi ben de tercihleri olan bir insanım ve benim DEAFHEAVEN tercihim bu çizgideki halleri değil.

a0591587363_10-2.jpg


ULVER - Hexahedron (Live at Henie Onstad Kunstsenter) (bandcamp)

ULVER’in son yıllarda artan çoğu doğaçlama canlı performansları ve sonradan bunların stüdyoda düzenlenerek birer albüm haline getirilmesi zincirinin son halkası „Hexahedron“ oldukça drone bir şekilde açılıyor. Enter the Void aslında albüme girişi biraz zorlaştırıyor bu açıdan; zira drone minimalliği ve melodilerin uçuculuğu bazen aktif olarak müzik dinlemek isteyen dinleyiciler için fazla çekici olmayabiliyor. Albüm (ya da performans diyelim) gittikçe açılıyor sonraları, ve bir noktada Garm’ın eşsiz sesini duyma şansını da yakalıyoruz. „Drone Activity“ albümü zamanında ilginizi cezbedebildiyse bu albüm de rahatlıkla edecektir. Özellikle değinmek istediğim son nokta ise albümün prodüksiyonunun muazzam olması. Bilmeseniz (veya albümün adında açık açık yazmasa, haha) albümün canlı bir performanstan kaydedildiğine inanmakta zorluk çekersiniz.

a2803163096_10.jpg


FLUISTERAARS - Gegrepen Door de Geest der Zielsontluiking (bandcamp)

Geçtiğimiz yılın başında çıkarttığı „Bloem“ ile bir anda adını duyuran Hollandalı FLUISTERAARS, çizgisini bozmadan devam ediyor. Yirmi dakikalık son şarkısının yardımıyla üç şarkıda otuz dakikayı geçen albüm, black metal atmosferinin nasıl olması gerektiğini her anına kazımış. Nefis melodiler (üstüne basa basa klavye kullanmadıklarını da belirtmişler, nedense komiğime gitti. Kvlt evet.) ve vokaller „Gegrepen Door de Geest der Zielsontluiking“i taş gibi bir albüm yapmaya yetiyor da artıyor. Bir yandan da „Bloem“ ile yaptıkları çıkışın hızını kesmese de, çıkışa ivme kazandırmayacağını da söyleyebiliriz.

a3220141882_10.jpg


KENN NARDI - Trauma (bandcamp)

Nefis ANACRUSIS’in nefis adamı Kenn Nardi’nin olası yeni ANACRUSIS albümleri için yaptığı besteleri topladığı „Dancing with the Past“, halen dinlediğim en iyi solo albümlerden biri olma özelliğini taşıyor. Bıraksanız saatlerce övebileceğim o albümden sonra „Trauma" ile yine zerre hayal kırıklığına uğratmıyor Nardi. Tamı tamına bir saat kırk dokuz dakikalık süresi boyunca kendisi bize repertuarındaki her türlü oyuncakla oynama fırsatı veriyor. Kabaca bir progresif metal albümü olarak sınıflandırılıyor olabilir „Trauma“ ama sanki progresif soslu bir ekstrem metal tanımı albüme daha çok yakışıyor. İlk şarkı Clarion’dan en uzun süreli The Orphan’a ve oradan ötesindeki yeniden yorumlanmış ANACRUSIS şarkılarına kadar her şarkı akılda kalıyor, her biri beynimizin içine yerleşip bir süre başka bir yere uğramama potansiyeli taşıyor. Fazlaca kötü kapağını bir kenara bırakacak olursak yine taş gibi, yılın en sevdiğim işlerinden biri „Trauma“.


BETWEEN THE BURIED AND ME - Colors II

„Automata“lar ile bence kariyerlerinin çok uzun zamandır en zayıf işlerine imza atan ve hız kesiyor olmasından korktuğum BETWEEN THE BURIED AND ME yeni çıkartacağı albümünün adını „Colors II“ olarak duyurunca önce ne hissedeceğimi bilemedim; daha sonra ise inceden kendi kendimi sinirlendirmeye başladım. Yoksa onlar da en meşhur albümlerinin ekmeğini yemek için gereksiz bir pazarlama tuzağı kuran grupların arasına mı katılıyorlardı? Ekstradan ekmek yeme peşinde değillerse bile ne gerek vardı kardeşim böyle bir şeye, bıraksalardı ya „Colors“ı hak ederek geldiği efsane noktasında? Kim sanıyordu bunlar yahu kendilerini?

Haha, o kadar değil tabii de, gerçekten anlamsız bulmuştum „Colors"tan yıllar sonra gelen bu hamleyi. „Colors II“yi (evet kalırz iki diye okuyorum albümün adını) ilk olmasa da sanıyorum bir üçüncü civarı dinleyişimden sonra ise tüm laflarımı yuttum, hem de bir anda. Albümün iyiliğini, kötülüğünü bir kenara bırakayım şimdilik, bence burada başardıkları en önemli şey gerçekten de „Colors“ın manevi halefi olabilecek bir albüm yazmış olmak. Foam Born’ların, Ants of the Sky’ların, hatta sözlerle yeterince övemeyeceğim White Walls’un sonlarının bile bir şekilde göze sokmadan devamlarını yazmayı başarmışlar; üstelik „Colors“ın üzerinden geçen on dört sene içinde kariyerlerinde yaptıkları her şeyi üzerine de koyarak.

Üzerine koymak deyince bunun selefinden daha iyi bir albüm olduğunu düşünmüyorum, özellikle bağlamıyla düşününce; fakat müziklerinin o zamandan beri ne derece olgunlaştığını görmemek de mümkün değil. Netice itibariyle tüm korkularımı yersiz çıkartan, bültende bana ilk defa bir albüm için birden fazla paragraf yazdıran bir iş çıktı „Colors II“ - ve açık konuşmak gerekirse „Colors“a bundan daha iyi bir devam albümü düşünemiyorum.

Bu albümleri de ekleyince yıllık listem şu şekilde oluştu şimdilik: https://world.hey.com/ebcopur/kabaca-sirali-rastgele-liste-muzik-21-2bec8a49

---------

Evet, bu haftalık da bu kadar. Her zamanki gibi eğer ilgisini çekecek eşiniz dostunuz varsa iletmeyi, onlar da bültene kaydolana kadar kendilerini rahatsız etmeyi ihmal etmeyin. Hatta Twitter adresime de beklerim.

Dingin kalın.

- B