Ertugrul Bircan Copur

December 18, 2021

2021'den kimi albümler - 18 Aralık

Yılın son yeni albümler bülteninden herkese merhaba.

İnişli çıkışlı bir yıl oldu metal müzik adına sanıyorum. Kendi adıma konuşacak olursam büyük addettiğimiz grupların bir çoğunun yeni albümüyle hayal kırıklığı yaşadım; ancak bu yıl tanışıp da keyifle dinlediğim de epeyce grup oldu. Özellikle son aylarda çok sık yazamamamın da etkisiyle bültene bu bilindik grupların albümünü almaktan dahi vazgeçtim nasıl olsa üç aşağı beş yukarı herkes bunları dinleyip kendince bir fikir ediniyor diye. Umuyorum tanınmaya, tanıtılmaya değer bulduğum ve buralarda hakkında birkaç satır bir şeyler yazdığım albümlerden en azından birkaç tanesi sizler için de keyif verici olmuştur.

Önümüzdeki iki hafta içinde yılın en iyi albümleri listeme de son şeklini vereceğim, onu da yakında yine bu satırları okuduğunuz yerlerde bulabilirsiniz.

Hepinize şimdiden 2020 ve 2021 ile kıyas dahi kabul etmeyecek kadar güzel bir yıl diliyorum.

a2852255336_10.jpg
KAYO DOT - Moss Grew on the Swords and Plowshares Alike

Etrafımda hayranı çok olsa da benim öyle ahım şahım bulmadığım bir müzisyen Toby Driver. Ara ara çok iyi işler çıkarttığını düşünsem de piyasaya sürdüğü işlerin bir çoğunun deneysel olmak için deneysel olduğu kanısındayım. Bu böyle olsa da, onun elinden çıkan favori projem KAYO DOT ve bu da KAYO DOT’un en iyi albümlerinden biri olmuş. Sertliği, duygusallığı, deneyselliği; her şeyi yerli yerinde.
MØL - Diorama

Danimarka’dan blackgaze. Bu yıl çıkan DEAFHEAVEN albümü pek bana hitap etmedi ama MØL o açlığımı rahatlıkla giderdi. Tempolu, melodik, sert ve yeri geldiğinde patlayıcı. Yılın iyi işlerinden.
DAUÞUZ - Vom schwarzen Schmied

Alman black metali beni sürekli şaşırtmayı başarıyor. Beş yıl önce kurulan ve müziğine Almanya’daki geleneksel madenciliği konu alan (?) DAUÞUZ katmanlı ve şaşırtıcı şarkı yapılarıyla epeyce bir yolculuk vaadediyor. EMPYRIUM’u andıran akustik-karanlık folk, geleneksel hikaye anlatıcılığı, pis black metal gibi türlerin birinden diğerine sıçrayıp bunları bu denli birbirine yakıştırmak her grubun harcı değil. Benim için yılın sürprizlerinden biri oldu.
PLEBEIAN GRANDSTAND - Rien ne suffit

Alman black metaline şaşırtıyor dedim ama Fransızlar da elbette ki aşağı kalmıyor pek o konuda. Gerçi PLEBEIAN GRANDSTAND tam olarak black metal denilemez sanırım ama ne denilebilir ondan tam emin değilim. Ayı gibi hardcore, black metal, death industrial gibi insan evladının elinden çıkmayacak çeşitli türleri birbirine sokup kaosun müziğini yapıyorlar denebilir. Sevebilirsiniz de, nefret de edebilirsiniz. Ben hala tam olarak ne noktada durduğumdan emin değilim.
PROSCRIPTOR MCGOVERN’S APSÛ - Proscriptor McGovern’s Apsû

Çeşitli tatsız olaylar yüzünden ABSU’yu dağıtan Proscriptor McGovern  bir tane harfi değiştirip yeni grup kurunca tüm münakaşa geride mi kalmış oldu tam anlamadım ama müzikal olarak ABSU’yu seviyorsanız APSÛ’yu da seversiniz bence (öf). Aynı grubun devamı olarak düşününce bence grubun kalbur üstü albümlerinden biri olmuş zaten „Apsû“, her ne kadar bir „Tara“ olmasa da. Kapağı çok beğendiğimi de eklemeden geçemeyeceğim.
PANTHEÏST - Closer to God

Kendine has bir tınısı olan atmosferik funeral doom devi PANTHEÏST’in yeni albüm haberini aldığımda epeyce heyecanlanmıştım; zira 2018’li „Seeking Infinity“ grubun kendine geldiği nefis bir albümdü. „Closer to God“ın da ondan aşağı kalır yanı yok bence. Kostas Panagiotou çok iyi bir besteci ve yine müziğiyle bize resimler çizmeyi başarıyor. Bir de kapağın şu rezil hali olmasa daha iyi olurmuş tabii ama neyse artık.
DORMANT ORDEAL - The Grand Scheme of Things

Karşımızdaki üçüncü albümüyle ilk defa tanışma fırsatına eriştiğim DORMANT ORDEAL, bu yıl dinlediğim en iyi death metal işlerinden birini yapmış. Zaman zaman biraz daha az kaotik bir ULCERATE tatları alabileceğiniz grup aynı anda hem cayır cayır bir hiddet içinde, hem de ağzına kadar melodi dolu bir halde bulunmayı başarıyor. Olmayacak bir sebepten dolayı bu ay yalnızca bir death metal albümü dinlemeniz gerekiyorsa o kesinlikle bu olsun.
LHAÄD - Below

Suyun derinliklerinde kaybolmanın müziğini yapan LHAÄD’ın müziğini tanımlamak için, bültenin eski sayılarında bahsettiğim DROWN’ın black metali hali diyebilirim sanırım. DROWN’ın son albümünde ambient ile verdiği o gittikçe derine dalma hissini „Below“da bir başka yorum ile bulacaksınız. Fazlasıyla atmosferik, yoğun ve boğucu.
ETHEREAL SHROUD - Trisagion

Birinin süresi yirmi yedi dakikanın üzerinde üç adet çok uzun şarkıdan oluşan „Trisagion“ bir şekilde süresinin hakkını sonuna dek veriyor. Atmosferik black - doom metal şeklinde kabaca tanımlayabileceğimiz müziği fazlasıyla zengin ve melodik. Üç şarkının beste süreci altı yılı bulmuş müzisyenlerin söylediğine göre ve tıpkı ELYSIAN BLAZE’de olduğu gibi burada da geçen uzun zamanın şarkıları ufak tefek tüm pürüzlerinden arındırmak için kullanıldığını fark edebiliyorsunuz. Biraz daha erken çıksaydı daha çok kişinin keşfedip yıl sonu listesine almak için daha çok vakti olurdu ama bu şekilde kaynayıp gidecek diye korkuyorum.
CARNAC - Barren Wastes of Want

Yoluna üç kişilik bir grup olarak devam eden CARNAC’ın ikinci uzunçaları henüz benim bu yazıyı yazdığım gün piyasaya çıktı ve aslında hakkında bir şeyler karalamak için biraz daha beklemek isterdim ama bu büyük ihtimalle yılın son bülten nüshası olacağı için yıl bitmeden yer vermek istedim. Henüz albümü iki kere döndürebildiğim ön uyarısıyla; „Times Undone“ ile kendi tınısını yakalamak adına büyük adımlar atan grup burada da çoğunlukla aynı çizgiyi korumuş gözüküyor ama şimdiye kadar yaptıkları en koyu iş bu olmuş gibi. Sahip oldukları melodik yapıya sahip çıkarken black metal etkileşimlerinin dozunu yükseltmişler - bence yakışmış. Daha derinlemesine dinlemeyi dört gözle bekliyorum.
FUNERAL MIST - Deiform

Bugün piyasaya çıkan bir başka albüm de „Deiform“. Her albümünün ayrı ayrı hastası olduğum, bazen gün içinde kendimi „shedding skiiiiiğğğğn“ veya „jesus saaaaaaves“ diye bağırırken bulmama sebep olan FUNERAL MIST yine muazzam bir iş yapmış. „Si Monvmentvm Reqvires, Circvmspice“ dönemi DEATHSPELL OMEGA’sını andıran bir intro’yla açılan albüm, ardından dur durak bilmeden kazımaya, oymaya başlıyor. Children of the Urn’ün o melodik çıldırması, Into Ashes’ın insanı boğazından yakalayıp dakikalarca şiddetini arttırarak sıkması olacak işler değil gerçekten. Arioch ümmete noeli zehir etmeye gelmiş belli ki.

---------

Evet, bu seferlik de bu kadar. Her zamanki gibi eğer ilgisini çekecek eşiniz dostunuz varsa iletmeyi, onlar da bültene kaydolana kadar kendilerini rahatsız etmeyi ihmal etmeyin. Hatta Twitter adresime de beklerim.

Dövizli kalın.

- B