Ertugrul Bircan Copur

July 27, 2021

2021'den kimi albümler - 27 Temmuz

Uzun bir aradan sonra merhabalar.

Son bülten nüshasından bu yana bir aydan fazla zaman geçmiş. Bu aralıkta, yaklaşık iki seneden sonra Türkiye'ye gidip tatil yapma, aile ve arkadaşlar ile zaman geçirme fırsatı buldum ve epeydir dağıtamadığım kadar kafa dağıttım. Sanıyorum tam da zamanında geri döndüm, zira günlük vaka sayıları hiç iç açıcı gözükmüyor bu aralar. Umuyorum iyisinizdir; hem akıl, hem de fiziksel sağlığınız yerindedir.

Bu denli uzun bir ara verince elbette ki değinemediğim albüm sayısı arttı - işin açığı birçoğunu ben de ancak dinleyebildim hakkını vererek, hatta dinleyemediklerim de hiç az değil. Bu hafta sayıca normale göre fazla albüm bulacaksınız aşağıda; ancak bir kısmı biraz bariz albümler oldu ve bültenin ana amaçlarından biri olan fazla bilinmeyenleri keşif işinden saptı biraz. Yine de, AT THE GATES albüm çıkartınca değinmeden geçmek de pek olmuyor takdir edersiniz ki. Keşif işinin telafisini önümüzdeki sayılarda yaparız artık.

Bu arada bülten için farklı fikirler de var aklımda, eğer ileriki haftalarda olan bitende değişiklikler görürseniz şaşırmayın. Fikirleriniz için her zaman bana e-posta aracılığıyla ya da bültenin sonundaki twitter adresimden ulaşabilirsiniz.

Hadi başlayalım.

at-the-gates.jpg


AT THE GATES - The Nightmare of Being

Hakkında çok bir şey söylemeye gerek olmayan bir grup AT THE GATES. Albümü bültene almamın sebebi de elbette ki size albüm çıkarttıklarını haber vermekten ziyade, albümün kendisi ile ilgili iki çift laf etmek. Melodik death metalin en büyüklerinden ve en iyi icracılarından da olsa türün oldukça dar sınırları içinde sıkışıp kalma tehlikesini yakından hissettiğini „To Drink from the Night Itself“ ile görmüştük AT THE GATES’in. Elbette ki kendileri de bunun farkında olmayacak kadar gözü kapalı müzisyenler değil; „The Nightmare of Being“ bu sebeple biraz da olsa bir geçiş albümü olma özelliği taşıyor. AT THE GATES yeni şeyler deniyor - her zaman hedefi on ikiden vurmuş değiller, bazen çift basamaklara bile çıkamamışlar ama günün gerektirdiklerinin farkındalar. Tompa ve saz arkadaşları (pardon) bir sonraki albüm için fazlasıyla heyecanlandırdılar.

a0435039859_10.jpg


AMENRA - De Doorn (bandcamp)

Mass VI“ ve sonrasında canlı izleme şansına vakıf olduğum konserleri ile ömrümün olacağından birkaç yıl erken sonlanacağını garanti altına alan AMENRA, ayin adı altında çıkartmadığı ilk albümü ile biraz farklı bir şeyler ortaya koymuş diyebiliriz sanırım. Müziklerinin şimdiye kadarki en kuvvetli yönü sakin sakin bir enerji biriktirip, biriken enerjiyi muazzam bir patlamayla üzerimize yığarak bizleri yer ile yeksan etmek iken, bu defa o enerjiyi daha derinden yaralamak için kullanıyorlar sanki. Topyekün bir yıkıma varmıyor „De Doorn“un çoğu anı, bunun yerine kurbanlarını aman vermeden tek tek avlıyor adeta. Bu yeni yaklaşım beni Mass albümleri kadar etkilemedi ilk dinleyişlerde; ama içten içe büyüyor da bir yandan.

a0396434264_10.jpg


THY CATAFALQUE - Vadak (bandcamp)

Tamás Kátai bünyesinde tek bir kişi için fazla yetenek barındırıyor. Beste, vokal, enstrüman ne varsa hepsini üstlenen bu Macar beyefendi belli bir çizginin altına hiç düşmediği gibi o çizgiyi de öylesine yüksek bir yere çizdi ki, metal dünyasının büyük bir kısmı altından rahatça geçip gidiyor. Bunun üzerine bir de muazzam üretkenliğinden bahsetmek lazım - 2015’ten beri tam beşinci albümü bu projenin. „Vadak", benim bu yıla kadarki favori THY CATAFALQUE albümüm olan „Meta“yı tahtından etti edecek. Bazen yeterince metal, bazen alabildiğine ametal olan şarkılarla „Vadak“ baştan sona bir yolculuk adeta. Tamamı Macarca olan, büyük olasılıkla bir kelimesini bile anlamayacağınız bu albümü ilk dinleyişinizden itibaren o yolculuğun bir parçası oluyor, kafanızda kesinlikle bir anlam ifade etmeyen sözlere eşlik etmeye başlıyorsunuz. Müziğin büyüleyiciliği biraz da evrenselliği değil mi zaten?

a1362375567_10.jpg


INFERNO - Paradeigma (Phosphenes of Aphotic Eternity) (bandcamp)

Black metalini mistik, şeytani sevenler için yılın albümlerinden biri olma ihtimali var „Paradeigma“nın. Böyle dümdüz bir giriş oldu ama etrafından nasıl dolanırım bilemedim. Geleneksel black metali alıp kendi üzerine büküyor grup sanki; bir mağaranın duvarlarından yansıyıp boğularak kulaklarınıza çarpan enstrümanların büyüsüne kendinizi bırakıp da INFERNO’nun yaratmaya çalıştığı atmosfere zihninizi kaptırabilirseniz, mağaranın diğer tarafından çıkana kadar oldukça ruhani bir süreç sizi bekliyor. Zaman zaman bir korku filminin içinde hissedebilirsiniz kendinizi; „Paradeigma“ dehşetengiz bir karanlığı somutlaştırıp dinleyiciyi içine koyma çabasında müziğiyle ve bunda başarısız olduğunu söylemek haksızlık olur.

a4275573081_10.jpg


VOUNA - Atropos (bandcamp)

Amerikalı Yianna Bekris hanımefendinin tek kişilik projesi olan VOUNA’nın ikinci albümüymüş „Atropos“, ben ise kendisini bu albümle tanıdım. Açık konuşmak gerekirse herhangi bir beklentim olmadan, tamamen rastgele bir şekilde yeni çıkmış albümleri karıştırırken açmış bulundum „Atropos“u. Oldukça hoş bir sürpriz oldu nihayetinde. VOUNA, zaman zaman tempo değiştirerek atmosferik bir black metal ile funeral doom arasında gidip gelen bir müzik yapıyor. Yianna’nın hem temiz, hem de brutal vokalleri ahım şahım olmasa da müzikte hiç sırıtmıyor ve değişen tempoya oldukça iyi ayak uyduruyor. İyi bir funeral doom’u pek az şeye değişecek bir dinleyici olarak hem daha sert, hem de dakikadaki vuruş sayısı sıfıra yakınsayan bölümleri epeyce bir keyifle dinledim. Yılın albümlerinden birisi olmayacak belki „Atropos“; ancak biraz daha yer altından seslere meraklı dinleyiciler için güzel bir keşif olacaktır.

a2428491003_10.jpg


OPHIDIAN I - Desolate (bandcamp)

Gezegenli kapaklı teknik death metalden size de gına geldi mi? Bana geldi, hem de epeyce geldi. Nasıl bu kadar net bir bağlantı kuruldu uzay cisimleri ile aşırı notalı ölüm metali arasında bilmiyorum ama gerçekten bu işe bir dur denmesi lazım artık. Neyse, ehm. İzlanda’nın başkenti Rejkjavik'ten bizlere cüvülü cüvülü diyen (gitar sesi o) ve sanırım İzlanda’dan çıkıp da dezonant black metal yapmayan ilk grup olan OPHIDIAN I, ikinci albümü „Desolate“i Season of Mist’ten çıkartmış. Bu büyük şirketin desteğiyle pırıl pırıl bir prodüksiyona sahip albüm ve bu sayede özellikle gitar ve davuldaki manyaklıkları nota nota, vuruş vuruş takip etme şansına sahip oluyoruz. Müzikal bir koşturmaca temposunda ilerliyor „Desolate" ve şarkı yapıları da temelde enstrüman manyaklığı üzerine kurulmalarına rağmen oldukça eli yüzü düzgün bir halde. Henüz hak ettiği kadar çok dinleyemedim diye düşünüyorum ve biraz tuhaf bir tanıtım oldu bu; ama teknik death sevenler illa ki beğenecek bir şey bulacaklardır.

a4288598074_10.jpg


XASTHUR - Victims of the Times (bandcamp)

XASTHUR kendi çapında bir depresif/ambient black metal devi olarak değerlendirilebilir. Özellikle „Subliminal Genocide“ türün gördüğü en iyi albümlerinden biridir şahsi kanaatimce. Grubu yakından takip etmeyip, sadece bilinen birkaç albümüyle haşır neşir olup da „Victims of the Times“a bir yerde denk gelirseniz çok fazla şaşırabilirsiniz, zira ortada metal ile ilgili herhangi bir şey bulunmuyor. Bir süre önce XASTHUR’u sonlandırıp bir akustik folk projesine başlayan Malefic, daha sonradan o projenin adını XASTHUR’a çevirip logosunu mogosunu her şeyini bu yeni proje için kullanmaya başladı ve „Victims of the Times“ da temel olarak kendisinin gitar çalıp söylediği bir singer-songwriter albümü. Zaten sevdiğim bir tür değildir de, o tür için bile vasatın altında olduğunu düşündüğüm bir albüm açık konuşmak gerekirse bu da. XASTHUR görüp de heyecanlanma ihtimali olanlar için burada bahsetmek istedim.

a3973686848_10.jpg


DIABOLIZER - Khalkedonian Death (bandcamp)

Türk death metalinin usta isimlerinin grubu olan DIABOLIZER ilk albümüyle birçok metal dinleyicisinin olduğu gibi benim de aklımı aldı. Klişeye doymadan nasıl övebilirim bilemiyorum ama çok da kasmayacağım; „Khalkedonian Death“ baştan sona, her şeyiyle muazzam ve objektif bir şekilde yılın en iyi death metal albümlerinden biri. Ayrı ayrı harikalar yaratan gitarlar, groove’u dibine kadar hissettiren davullar, albümün tınısını derinleştiren müthiş bir bas ve elbette ki favori grup isimlerimden GODSLAYING HELLBLAST’teki tüm şiddetini buraya taşıyan Ali’nin vokalleriyle eksi yön bulması gerçekten zor burada. Ben gidip bir bardak su içip sakinleşeyim de siz de albümü açın o arada.

timesofgrace-songsoflossandseparation.jpg


TIMES OF GRACE - Songs of Loss and Separation

İki KILLSWITCH ENGAGE elemanının yan projesi olan TIMES OF GRACE de yeni tanıştığım gruplardan birisi. Tür olarak metalcore diye geçiyorlar gördüğüm yerlerde; ancak bu albümde daha bir rock havası aldım ben doğrusu. Albümün isminden de tahmin edebileceğiniz üzere pek mutlu bir atmosfer var yok ortada; her ne kadar şarkıların sözleri zorlukların üstesinden gelmek, zor zamanları atlatmak, dostluk gibi temalar işlese de sözlere dikkat etmeden dinleyince karamsar bir şeylerle karşı karşıya olduğunuzu düşünebilirsiniz. Çok fazla dinlediğim (ve bülten okuyucularının da dinlediğini tahmin etmediğim) bir türde olsa da „Songs of Loss and Separation“ iyi bir albüm; düzenlemeler çok iyi ve bilerek yazılmış nakaratlar şarkıların dile, kulağa takılabilirliğini pozitif yönde etkiliyor. Blast beat’ten, kazımadan bunaldığınız anlarda bir göz atabilirsiniz.

Bu albümleri de ekleyince yıllık listem şu şekilde oluştu şimdilik: https://world.hey.com/ebcopur/kabaca-sirali-rastgele-liste-muzik-21-2bec8a49

---------

Evet, bu haftalık da bu kadar. Her zamanki gibi eğer ilgisini çekecek eşiniz dostunuz varsa iletmeyi, onlar da bültene kaydolana kadar kendilerini rahatsız etmeyi ihmal etmeyin. Hatta Twitter adresime de beklerim.

Deltasız kalın.