Ertugrul Bircan Copur

June 9, 2021

2021'den kimi albümler - 9 Haziran

Selamlar.

Yılın ortasına adım adım yaklaşıyoruz ve bu günlerde bulunduğum ülkede karantina vaziyetleri epeyce hafifledi, tünelin sonunda ışık belirmeye başladı. Geçen sayıda bahsettiğim sağlık problemlerime rağmen uzun zaman sonra biraz daha ümitli hissediyorum sanırım kendimi, bu hissi epeyce özlemişim. Bu uzun tünelden çıkmamıza yardımcı olan en önemli unsurlardan biri elbette müzik, ve müzisyenlerin de belki hiçbir zaman olmadığı kadar desteğimize ihtiyacı var aslında. Burada bahsettiğim albümlerin yanına bandcamp bağlantılarını bırakıyorum, kendim de mümkün olduğunca destek olmaya çalışıyorum dijital ya da fiziksel kopyalar satın alarak. İmkanımız oldukça hayatımıza bu denli renk katan insanlara en azından birer kahve ısmarlamak fikri aklımızın bir kenarında olsa hep, ne güzel olur.

Kamu spotu yaptım size, bilmiyorum neden böyle oldu. Birkaç albüm öveyim de normale dönelim.

ENDSEEKER - Mount Carcass (bandcamp)

Death metal dünyasında ilk akla gelen ülke olmayan Almanya'dan çıkan ENDSEEKER, ülkenin bu alt türde kendine has bir imzası olmamasının da etkisiyle olacak, daha İsveç death metali tatlarında gezen bir müzik icra ediyor. ENTOMBED seviyorsanız çok şikayet edeceğinizi zannetmiyorum bu durumdan. Grubu „Mount Carcass“tan önce hiç dinlemediğimi itiraf edeyim; internette okuduğum kimi kritikler grubun daha önceki albümlerine göre daha farklı bir şeyler denediğinden bahsediyor. ENDSEEKER’ın tadına ilk defa bakan birisi olarak, şarkıların hiçbiri gereğinden fazla uzamayan otuz beş dakikalık sağlam bir death metal albümü bulduğum için gayet memnunum doğrusu.

a2118936819_10.jpg


VOLA - Witness (bandcamp)

Bir başka ilk defa dinlediğim ve hastası olduğum grup da VOLA oldu bu aralar. Bültendeki diğer birçok albümün aksine epeyce yumuşak, zaman zaman pop bile denilebilecek şeyler oluyor albümde. Hatta ne popu, rap bile var bir şarkıda, haha. Bu etkileşimler ve soslara rağmen albüme illa bir etiket yapıştıracak olsa progresif metal diyebiliriz sanırım zorlayarak. Gitarların zaman zaman djent’lemesi, vokallerin nadiren sertleşmesi, kafayı yukarı aşağı ya da helikopter modunda değil de sakin sakin sağdan sola sallatması albümle ilgili böyle ufak tefek birer nokta olarak sayılabilir. Resmen hiç anlatamadım da övemedim de galiba ya, neden böyle oldu. Sakin ama kaliteli bir şeyler dinlemek istediğiniz zaman bir kulak kabartın bence, seversiniz gibi geliyor. 

a1953416849_10.jpg


SPECTRAL LORE - Ετερόφωτος (bandcamp)

Kapağı hakkında ne düşüneceğimi gerçekten bilemediğim yeni SPECTRAL LORE albümü „Ετερόφωτος“, elbette ki bir SPECTRAL LORE albümü olduğu için bültende kendine yer bulmayı başardı. Aslında grubun (projenin, diyelim) bir önceki albümünün üzerinden çaktırmadan tam yedi yıl geçmiş. Ancak o arada o kadar çok split ve EP yayınladı ki Ayloss (ki bunlardan bir tanesi tüm zamanlarda favori EP’lerimden birisi olan „Gnosis“), kendini unutturmamayı fazlasıyla başardı. Yine katman üzerine katman binen bir albüm „Ετερόφωτος“ ve SPECTRAL LORE birlikte çalıştığı gruplardan aldığı ilhamları kendi zaten çok sağlam altyapısının üzerine ekleyerek yine yılın iyi işlerinden birisine imza atmış. Tarzlarının oldukça benzeştiği ve sık sık ortaklaşa işlere de giriştikleri MARE COGNITUM’un bu yıl çıkarttığı nefis „Solar Paroxysm“inin biraz gölgesinde kaldığını da itiraf etmem gerek ama.

a2407931348_10.jpg


PERTURBATOR - Lustful Sacrament (bandcamp)

Synthwave sahnesinin çok hastası olmasam da tahminimce birçok metal dinleyicisi gibi benim için de PERTURBATOR biraz ayrı bir yerde duruyor - belki CARPENTER BRUT ile birlikte. Dolayısıyla elbette ki yeni PERTURBATOR albümüne heyecanlandım; fakat heyecanımın biraz yersiz çıktığını da kendisini ilk dinleyişimde farketmek durumunda kaldım. İlk defa bir PERTURBATOR albümü sanki tam olarak olmak istediği şey olamamış gibi duruyor. Endüstriyellik fazla ön plana çıkmış ve Fransız müzisyenin çok iyi kotardığı o çaktırmadan vuruculuk bu defa epeyce es geçilmiş. Evet, yine çok iyi yakalanmış melodiler var, derinlik hissi yine yerli yerinde ama eksik bir şeyler var. Yine dinleyip kararınızı kendiniz verin elbette; fakat bana oradan bir yarım kilo daha „The Uncanny Valley“ sarın lütfen.

a1725065026_10.jpg


CODE - Flyblown Prince (bandcamp)

Zamanında „Resplendent Grotesque“ ile tanışıp hastası olduğum CODE’un hala aktif olup da hala yüksek kaliteli işler patlatıyor olmasına çok seviniyorum. İngiltere’den az ama öz çıkan bu progresif, teatral yahut avantgarde black metal grupları beni çok mutlu ediyor (evet özellikle size bakıyorum A FOREST OF STARS ve AKERCOCKE). „Flyblown Prince“ sanırım grubun şimdiye dek yaptığı en agresif şarkıyla açılıyor ve agresiflik tonajı yavaş yavaş azalıyor aslında albüm ilerledikçe. Post-rock sularına bile dalıyor ucundan kıyısından hatta. Avantgarde işlere yakın değilseniz hoşunuza gitmeme olasılığı da gayet olan temiz vokaller eğer sizin için bir engel teşkil etmezse harika bir müzisyenlik bulacağınızın garantisini verebilirim. Yılın kaçmaması gereken işlerinden.

a2034233078_10.jpg


OSSAERT - Pelgrimsoord (bandcamp)

Son zamanlarda Hollanda black metalde ufak bir kalkınma yaptı ve eğer bu Avrupa’da yeni bir piyasa açılmasını sağlayacaksa ne mutlu bizlere. Henüz burada sıra gelmedi (2021’de albüm çıkartmadılar çünkü, haha) ancak FLUISTERAARS takibe alınacak bir isim mesela. Neyse, konu OSSAERT. Henüz ikinci albümüyle bizlere seslenen (bağıran) grup biraz yer altı işlere meraklıysanız yılın iyileri arasına sokabileceğiniz bir albüm yapmış. Epeyce çiğ kalırken harika bir atmosfer yaratmayı başarmışlar ve dört adet epeyce uzun süreli şarkının altından çok iyi kalkmışlar hiç tekrara düşmeden. Şarkıların repetitif bir yapısı olmaması, iyi bir pasaj yakaladıklarında bile canını çıkartmadan tadında kesip yeni bir şeylere kalkışmaları takdire şayan. İlk dinleyişten itibaren ilgimi cezbeden, çok iyi bir albüm „Pelgrimsoord“. Umarım siz de beğenirsiniz.

BOSS KELOID - Family the Smiling Thrush (bandcamp)

Sludge dünyasını epeyce boşlamışım, BOSS KELOID onu fark ettirdi bana bu nefis albümle. Taş gibi, kaya gibi ağır gitar tonlarıyla insanın kafasına vura vura yapılan sludge baya harika bir şey ve İngiliz grup da bunun aktif en iyi temsilcilerinden birisi epeyce bir zamandır. Üç yıllık aradan sonra çıkan „Family the Smiling Thrush“ grubun kaldığı yerden devam ettiği bir iş desek yeridir sanırım. Bir kere kendinizi grubun o stoner kafasına kaptırdıktan ve vokallerin güzelliğini takdir etmeye başladıktan sonra gitar ve vokal melodilerinin kafanızda dönüp durduğunu fark edebilirsiniz, şaşırmayın.

Bu albümleri de ekleyince yıllık listem şu şekilde oluştu şimdilik: https://world.hey.com/ebcopur/kabaca-sirali-rastgele-liste-muzik-21-2bec8a49

---------

Evet, bu haftalık da bu kadar. Her zamanki gibi eğer ilgisini çekecek eşiniz dostunuz varsa iletmeyi, onlar da bültene kaydolana kadar kendilerini rahatsız etmeyi ihmal etmeyin. Hatta Twitter adresime de beklerim.

Umutlu kalın.